Görsel Günlük

Görsel Günlük

20 Aralık 2012 Perşembe

Manzara

Karebilye ekim 2012
                                                         
                                                                Karebilye-aralık 2012

                                    İştee ! çalışırken ilham aldığımız dev makaralar:) Ben renkli hallerini daha çok seviyordum.

Kar yağmasa mı İstanbul'a ? Eve nasıl gidilecek ? Metrobüsle mi ? Servisle mi ? Yolda kalır mıyız acaba ?Kaçta evde olurum ? Ne şapka, ne eldiven, ne atkı hiçbir şey almamışım yanıma.Çok erken geldi sanki kar.Manzara hiç iyi gözükmüyor.

19 Aralık 2012 Çarşamba

Honkong Sokakları

Karebilye-Mart 2012










         Fotoğrafların hepsini koşarken çektim neredeyse.Koşarken ışık ve netlik ayarı yapmak haliyle zor oluyor :)Makinemde bozulmuş, düşük pil uyarısı verip, pıt diye kapanıyor , biraz sallıyorum kendine geliyor.Bu yüzden netsizlikler var ve fotoğraflar çok karanlık olmuş. Siyah Beyaz yaparak işi kurtarmaya çalıştım.Ve ayrıca, yeni bir fotoğraf makinesine ihtiyacım var  artık benim .Kendime yeni yıl hediyesi olarak alacağım, ...düşüncesi bile mutlu ediyor beni.

15 Kasım 2012 Perşembe

Yağmurlu Bir Günde Kıyıköy



Karebilye-Kasım 2012











                Fotoğraf çekmeye çıktık yine...Tam vardık balıkçıların yanına, arabadan indik, yağmur yağmaya başladı.Çok güzeldi hava, yağmurun kokusu, denizin kokusu, bırak fotoğraf çekmeyi diyordu yine..Yemekte vardı aklımızda tabi, ne yenirdi buralarda?..Pekte zor olmadı bulmak,attık kendimizi bir yere..Ve işte arda kalanlar..

30 Eylül 2012 Pazar

Çocuk Parkı

                                                       Karebilye- İstanbul / Bakırköy 2012

                           Hafta sonu parkta oturup gelen geçeni seyretmek için15-20 dakika kadar vaktim oluyor,parkta oynayan çocuk varsa eğer onları da gözlemleyebiliyorum.
                           İstanbul'un en kalabalık yerlerinden birinde bu park ama boş.Geçenlerde bir çocuk gördüm   akülü arabasıyla oyuncakların etrafında dolaşıyordu.Bir tanesi kaydıraktan kaymıyordu da yukarı tırmanıyordu.Bir tanesi annesinden sadece 5 dakikalık izin koparabildi parkta oynayabilmek için.
                           Merak ediyorum bizim çocukken oynadığımız parkta mı bu kadar boş acaba?Kaydıraktan kaymak için, salıncakta sallanmak için sıra beklerdik biz.Çocuklar nerede ?

                            Çok mu panik yaptım ne :))



21/10/2012 Ekleme.
                                           Karebilye- Marmara Park AVM/ İstanbul
                 
                 "Sallanmakta neymiş efendim" der tabi çocuk. Çocuklar alışveriş merkezlerinde geziniyorlar işte, onları karşılayan değişik değişik oyuncaklar var. Uzay parkı, Çılgın eğlence parkları, kar parkı, o parkı, şu parkı, bir de tabi ki her an ellerinin altında olan teknolojik oyuncakları var, ne yapsınlar salıncağı, kaydırağı.
                     
                 Fotoğrafta Uzay mekiğine tırmanan ufaklık yaklaşık 5 yaşlarında , tırmanmak  içinde ağladı, sonrasında beni buradan indirin diye de  :) Seyrettim yine çocukları uzun bir süre...İzlemeye devam...



11 Eylül 2012 Salı

Kolaj

Kolaj

Kolaj, karebilye tarafından Polyvore üzerinden


The Sketch Book
inslee.net




Eğlenceli  http://www.polyvore.com/cgi/home


Bu da Türkçe http://www.bukombin.com/ bunu daha denemedim.Mecidiyeköy -Taksim dolaşırken bilboardlarda gördüm.Kombini yarat arkadaşlarınla paylaş.Çoğalacak gibi gözüküyor bu siteler ne dersiniz?

9 Eylül 2012 Pazar

Balat

                                                        Karebilye-İstanbul / Balat 2012

                                                         Karebilye-İstanbul / Balat 2012

                                                         Karebilye-İstanbul / Balat 2012

                      Sadece fotoğraf paylaşmak istiyorum.Çünkü Balat hakkında konuşmak için sokaklarını bir kaç kez daha dolaşıp, yapıları insanları hakkında daha çok fikir edinmek lazım.Çok gezemedik sadece 1-2 saat dolaşabildik.Hatırımda kalan beni terleten dik yokuşları ve sakin yapısı.

22 Ağustos 2012 Çarşamba

Gölge

                                                           Karebilye- Çanakkale/2012


“Başkalarında bizi rahatsız eden her unsur kendimizi anlamamıza yardım eder” - Carl Jung


En sevmediğiniz, tahammül edemediğiniz karakter özelliklerini düşünün. İsterseniz gözlerinizi kapatıp bu özelliklere sahip ve mümkünse uzak durmayı tercih ettiğiniz insanları aklınızdan bir geçirin. Bu yalancı, bencil, tembel, hırslı, despot, duygusuz, fazla hassas, saf, bilmiş, kurnaz kişiler bizi delirtmiyor, malesef bu özellikler bizim tahammül edemediğimiz kendi karanlık yönümüzdür.

Bu bilinçaltı olgusuna analitik psikoloji “gölge” adını vermiş. Gölge, adından anlaşılacağı gibi, kişinin ışık altında olmayan, karanlık yüzüdür ve kişinin bilinçdışındadır. İnsanın isteği, entellektüel yapısı, iyi niyetinden bağımsız olarak eğer üzerinde gerçek bir çaba ile uğraşılmaz ise da hep bilinçdışında kalır. Her bilinçdışı karakter özelliği gibi gölge de bilince getirilmedikçe diğer insanlara yansıtılır ve kolay kabul edilebilen bir olgu olmadığı için, bu yansıtma çok sık görülür.

Dr. Jung, “Aion” adlı kitabında gölgeden bahsederken “..gölge ego kişiligi tehdit eden ahlaki bir problemdir” der. Ona gore “ hiç kimse üzerinde ciddi olarak uğraşmadan gölgesinin farkına varamaz ve onun farkına varmak demek kişiliğin karanlık yüzünü karakterinin bir parçası olarak kabul etmek demektir. Bu kabullenme kendimizi tanımak için gereklidir fakat kural olarak ta her zaman bir iç direniş (inkar ediş) ile karşılaşır.” (1)

Gölgenin insan bilincine gelmesi genelde diğer bir insan aracılığı ile olur. Uyanık hayatınızda diğer insanlarda tahammül edemediğiniz , eleştirdiğiniz özelliklerin yanı sıra rüyalarınızda da size en çok zarar veren veya kızdığınız, kendi cinsinizden olan kişiler muhtemelen gölge kişiliğinizden haber verir. Kural olarak gölgeyi kendi cinsimizden olan kişilere yansıtırız, bir kadının “ devamlı çocuğun bezinden bahseden anaç tiplerden nefret ediyorum” dediğini duyduğunuz zaman onun gölge kişiliğini, bastırdığı olguları tahmin edebilirsiniz. Burada nefret etmek, tahammül edememek, “sinir” veya “gıcık” olmak anahtar kelimelerdir. Kendi işimiz, sorunumuz olmayan konulara verdigimiz reaksiyonları düşünürken “bundan bana ne idi acaba?” sorusunu ciddi olarak kendimize sormalıyız çünkü o yorumda mutlaka bizle ilgili bir kısım vardır. Bazen gölge kişilik bir kuruma, devlete veya bir felsefeye yansıtılır. İdeolojik kinler buna örnektir.

Gölgemiz bilincimiz dışında iken malesef dış dünyadan o kadar da gizli değildir. Bu özellikleri ne kadar bastırdıysak, karanlık tarafımız diğerlerine o kadar aşikardır.

“Güneş ne kadar yükseğe çıkarsa, gölge o kadar azalır”
- Lao Tzu

Bir insan kendi gölgesini değiştiremez fakat onu ayıplayan, eleştiren bilincini değiştirebilir. İnsan zayıf yönlerini ifade etmenin yollarını buldukça gölgesi de daha dengeli olmaya başlar. Kişi bu konularda ne kadar katı olursa gölge o kadar yıkıcı olur.

Mükemmeliyetçilik bir ideal olup insan olarak doğamızı inkar etmemize neden oluyor. Kötü diye nitelendirdiğimiz özelliklerin yaradılışımızın bir parçası olduğunu unutuyoruz. Gölgemiz her ne kadar zor anlaşılsa da, bulanık bir kavram olarak kafamızı karıştırsa da ve onu kabul etmek bizi derinden sarssa da, bütünlüğümüzün bir parçasıdır.


Pelin Hattatoğlu

Aion, C.G Jung, Routledge & Kegan Paul, London , 1959.


Burada da güzel bir yazı var.

14 Ağustos 2012 Salı

Güneşin Halleri

                                                         Karebilye/ Polenezköy-İst/2012
                                                       Karebilye/Küçükçekmece-İst/2011
                                                       Karebilye/Küçükçekmece-İst/2011
                                                        Karebilye/Tavaklı-Çanakkale/2010
                                                             Karebilye/Yenikapı-İst/2011
 
                                                              Karebilye/Yenikapı-İst/2011
                                                           Karebilye/Çamlıca-İst/2012


                    Güneşin halleri işte kimini fazla ısıtıyor, kimini fazla aydınlatıyor, kimi ışığından gerçekten mahrum, kimi de görmek istemiyor. Biz baktıkça, biz anlamlandırdıkça değişiyor güneşin halleri. Nasıl görmek istiyorsak öyle görüyoruz bazen kırmızı bazen beyaz bazen sarı sıcak.Her gün tekrar tekrar doğup battıkça büyüyoruz ve hiç bir zaman ertesi günkü gibi bakmıyoruz dünyaya.

8 Ağustos 2012 Çarşamba

Selam Dünyalı Biz Dostuz !

                                                  Karebilye- İstanbul/Bakırköy 2011

                          Az önce CNN Türk'te Haktan Akdoğan (ufocu) konuktu.Türkiye' de  Uzaylıların  160 kişiyi alıkoyduklarını yani onlarla iletişime geçtiklerini ve 11 kişiye Uzaylılar tarafından çip takıldığını söyledi. Gel de hayal kurma şimdi. Ne yapacağım ben Uzaylı gözlemlemeye mi çıkacağım, tut ki çıktım görebilecek miyim.., derken ön hazırlık yapayım dedim ve yine eldeki imkanlarla bir Ufo fotoğrafı çizdim.Şimdi birazda google yardımıyla araştırma yapacağım, bakalım daha neler göreceğim.
                       
                        Sevgili Uzaylı kardeşlerim sizi tanımak isterdim, yani en azından fotoğraflamak ne gerek var böyle photoshopmuş falanmış filanmış beni uğraştırıyorsunuz, her gün 15 dakikamı sizin için ayırabilirim. Şimdi hakkınızda sıkı bir araştırma yapacağım buradan başlıyorum. :)

6 Ağustos 2012 Pazartesi

Saklambaç

                                                       Saklambaç-Hide and Seek

                           Herkes nerede olduğumuzu bilir buna rağmen anlamsız bir saklanma çabamız vardır bazen, çocukça ve korkakça.Anlamsız korkulardır yaşamak.Oysa ki saklanmanın sonu yok.

                           Sahi neden saklanır insan en çok?



Bir alıntı yapmalıyım belki de ,dilim dönmeyecek tam olarak açıklamaya.

"bir insan diğerinden nasıl daha gerçek olabilir? eh, kimileri gerçekten saklanır, kimileri de arar. belki saklananlar, karşılaşmalardan kaçarak, süprizlerden sakınarak, mal varlıklarını koruyarak, fantezilerini dikkate almayarak, duygularını kısıtlayarak, yaşantının göbek dansı eşliğindeki pan flütünden uzak durarak saklananlar; belki de o insanlar, zenci düşmanlarıyla konuşmayı reddedenler ya da zenci düşmanı iseler entellektüellerle konuşmayı reddedenler, ayakkabılarını çamurlamaktan ya da burunlarını ıslatmaktan korkanlar, canlarının çektiği şeyi yemekten korkanlar, kazanmak için düşük olasılıklı bahse girmekten korkanlar, otostop yapmaktan, trafik kurallarını çiğneyerek yürümekten, izbe meyhaneleri yürüyerek dolaşmaktan, düşünüp taşınmaktan, şap diye öpmekten, manen yükselmekten, salınmaktan, aheste yürümekten, yumruk atmaktan ya da ay çığırtkanlığı yapmaktan korkanlar, belki de böyle insanlar cidden sahtedir. aksini iddia eden düzmece bir hümanist, dilinin yalancılar cehennemi'ndeki kızgın kütüklerin üstünde kızartılmasına mahkumdur belki. kimileri saklanır, kimileri arar. aramak, akılsız, nevrotik, deliye dönmüş bir halde ya da korkakça yapıldığında bir saklanma biçimi olabilir. ama öğrenmeyi isteyen, aramaktan korkmayan ve aradığını buldu mu da kıçını dönüp gitmeyen insanlar vardır. bu insanlar aradıklarını asla bulmasalar bile yine de iyi vakit geçirirler; çünkü hiçbir şey, korkunç gerçeğin ne kendisi ne de yokluğu, yeryüzünün tatlı havasından çekilen tek bir dürüst nefesi onların elinden alamaz."

still life with woodpecker - tom robbins

1 Ağustos 2012 Çarşamba

Fotoğraf Makinelerim



                 İlk olarak bir DianaMini'ye sahip oldum, abimin hediyesiydi, çalışır durumda.
                 Daha sonra Zenit'in o dayanıklı gövdesine hayran kaldım ve internetten bir Zenit  sipariş verdim.Zenit'i ilk elime aldığımda bütün fonksiyonları çalışır durumdaydı fakat biraz kurcalayarak film sarma düğmesini kırdım. O kadar hevesle çekmiştim ki fotoğrafları.. ama sararken, filmi çıkartmaya çalışırken her şey tepetaklak oldu, çektiğim bütün fotoğraflar bir film şeridi halinde geçiverdi gözlerimin önünden. Çektiğim fotoğraflar artık yoktu.Yapamamıştım yani çok basit bir şeyi filmi makineden çıkarmayı başaramamıştım. Böylece Zenit ile fotoğraf çekme macerama bir son verdim.
                 Gök kuşağı desenli sevimli polaraid'e ise bir eskicide rastladım ve o anda benim olması gerektiğini düşündüm. Benim olmalıydı, kitaplığımın bir rafında durmalıydı usul usul ve öyle oldu da.

Fiyatlarını merak edenlere :Zenit 70 TL , poloraid ise tam olarak 25 TL.

Ve...daha bir sürü almak istediğim eski model fotoğraf makinesi var, sıradaki körüklü bir polaraid.

28 Haziran 2012 Perşembe

Duman Çalışmaları



                               
                                                     -Tütsü dumanı ile yaptığım çalışmalarım-
      Boş kalmasın istiyorum bu fotoğrafların altı ve kütüphanemden hemen bir kitap seçip, açıyorum ilk sayfasını.Ne bileyim böyle mistik bir hava yaratmak istedim birden.Mevlana vardı ilk aklıma gelen bir de Halil Cibran.Halil Cibran'ı seçtim.Kum ve Köpük kitabımız , Aforizmalardan oluşuyor.Şu anda yazmamam gerektiğini de düşünüyorum bir yandan. Gelgitler...Gelgitler...Siz en iyisi alın kitabı okuyun, ben  yazmayacağım.Ay.. ne kötü bu kararsızlık.


Duman nasıl fotoğraflanır derseniz burada.

15 Haziran 2012 Cuma

Çatalca-Mangal Kömürcüleri






                                                     
                                                           Türkiye-İstanbul-Çatalca
               Yaklaşık 10- 15 dakika kadar fotoğraf çektik bu mekanda, duramadık dumandan varın orada çalışanları düşünün,mangal kömürü deyip geçmemek lazım.

14 Haziran 2012 Perşembe

Bunlarda benim converselerim

                                                       



Baktım ki çok moda Converseleri boyamak, çantaları fotoğraflarla süslemek. Hemen bizim fotoğrafları karıştırdım,sonrasında google yardımıyla boş bir converse bot ve boş bir kanvas çanta buldum. Hemen eldeki  
olanakları kullanarak modaya uygun bir kaç parça tasarladım.Özgür'ün çektiği  duygusal fotoğraf çok yakıştı çantaya .Bu arada Converse giymeyi de hiç sevmem ama 
bu kadar kişiselleştirilebilecek bir ürün daha tanımıyorum converse üstüne.Fikirlerim değişebilir mi ? Değişebilir. Geçen yayınlardan birinde Uğur böceklerinden başka sevimli bir böcek yok dedim ama şu an bir tane daha eklendi listeye o böcekçikte Yusufçuk .Yazı farklı bir taraflara gitmeye başladı iyice, Conversten girip Yusufçuktan çıkmayı başarabildim ama anafikri verebildiğimi düşünüyorum.